Lületaşı

DÜNYADA LÜLETAŞI
Türkiye dışında lületaşı üretiminin yapıldığı ülkeler: Yugoslavya, Çekoslavakya, Yunanistan, Avusturya, İspanya, Rusya, Fransa, Fas, Madagaskar ve Kenya. Bu ülkelerden Kenya dünyanın en büyük lületaşı üreticisi olmasına rağmen büyüklük derecesi yalnızca üretim miktarıyla ilgilidir. Kenya'da çıkarılan lületaşlarının çok az bir bölümü pipo yapımında kullanılmaktadır. Kalitesi düşük olan bu taşlardaki hataların giderilmesi amacıyla boyama yoluna başvurulması, lületaşının kendine özgü niteliklerinin yitirilmesine neden olmaktadır. Bu taşların en büyük tüketim sekterü otomobil sanayidir. Kenya dışındaki ülkelerden çıkarılan lületaşları gerek nitelik gerekse nicelik yönünden dikkate alınmamaktadır.
Türkiye'de lületaşı Eskişehir ilinden başka Çanakkale, Bursa, Kütahya ve Konya illerinde de bulunmaktadır. Fakat Eskişehir dışındaki illerde üretim yapılmamaktadır. Bu illerde yeterli bir aramanın da yapılmadığı anlaşılmaktadır.

NEDEN ESKİŞEHİR?
Jeoloji mühendisi Nusret Güngör'ün Eskişehir'in jeolojik yapısı hakkında açıklaması şöyle:
"Eskişehir'den geçen fay hattı lületaşı ocaklarının bulunduğu bölgeleri kapsıyor. İlk olarak Alpu'nun kuzeyinden Sepetçi köyünden geçen fay hattı, Kozlubel'den geçiyor. Alpu yapı itibariyle çukurda yer alıyor. Burası graben yani çökme alanı konumundadır. Bir diğer fay hattı Alpu'nun güneyinden Sarı Su bölgesinden geçiyor. Sivrihisar'ın kuzeyinden geçen fay hattı Eskişehir'in güneyinden geçiyor. Lületaşı ocakları üç bölgede yer almaktadır. Kayı bölgesindeki ocaklar Sepetçi, Kozlubel, Söğütçük ve Taycılarda bulunmaktadır ki buralardan fay hattı geçmektedir. Kaplıcaların bu fay hattında olması, Eskişehir civarındaki fayların lületaşı oluşumu için etkili olması düşündürücüdür. Alpu'nun güneyindeki Sarı su bölgesi, kuzeydeki Kayı bölgesi hem kaplıcaların oluştuğu hem de lületaşının çıkarıldığı yerlerdir.
Yeraltı sularının içerisinde bulunan magnezyum eriğinin su yataklarının tabanına çökmesinin sonucunda sepiyolit yatakları oluştuğu söylenilmektedir.
Eskişehir lületaşlarının kaliteli olmasının temel sebeplerinin başında Neojen litolojisinin çökeleği sedimantasyon havzalarının (kayı,sarı su,nemli bölgeleri) lületaşı oluşumun sağlayan yeterli MgO,Sio2 bulunduran kayaçların (çözeltilerin) mevcut olmasının yanında sepiyolit oluşumunun tamamlanabilmesi için 8-8,5 Ph değerinin mevcut bulnmasıdır. Yeterli jeolojik şartların bir arada bulunması sepiyolitin kalitesinin de artırmıştır.

LÜLETAŞININ ÇIKARILMA YÖNTEMLERİ

LÜLETAŞININ İŞLENMESİ
Lületaşının şekillendirme işlemi sonrasında birçok artık kalır.Lületaşı artıklarının öğütülerek bazı kimyasal maddeler yardımıyla yeniden kullanılmasına ilk kez Avusturya'da başlanmıştır.Suni lületaşı denilen bu karışıma bulucusunun adı verilerek "Edumede Wagner"veya yapıldığı ilk ülkenin adı verilerek"Edumede Autriche"denilmektedir.Dünya pazarlarına bu adla sürülen suni lületaşalarının yapımında kullanılan kimyasal maddeler ve bunların bileşim oranları hakkında değişik görüşlere rastlanmaktadır.
MERAKLISINA NOT:
Karışımlara ilişkin kesin formülün ortaya konmasında en önemli etken bu işin bir mesleki sır olarak kabul edilip gizli tutulmasıdır. Suni lületaşı yapımında genellikle case'ine denilen maddeye 6 ölçü "magne'sie calcında" ve bir ölçü "oxydedezinc" karışımının kullanıldığını öne sürenler çoğunluktadır. Ayrıca cılız adı verilen taşların toz haline getirilmesinden sonra buna şap ve magnezyum katılmasıyla da suni lületaşı yapıldığı belirtilmektedir.

LÜLETAŞININ EKONOMİK BOYUTU
Lületaşının ham olarak ihracının 1968 yılında durdurulmasından sonra bir çok yeni atölye faaliyete başlamıştır. İhracın durdurulmasıyla Avusturya'nın lületaşlarımızla kurduğu "Viyana Lületaşı Endüstrisi" nin durumu sarsılmış ve yüzyılı aşan bir dönemden bu yana yararlanılamayan "Tekel Gücü" nün gerçek sahibin eline geçmesi yolunda ilk adım atılmıştır.

LÜLETAŞINDA TARZ VE EKOLLER
Lületaşının kurtarılması için en çok ihtiyacımız olan insanlar lületaşı ustalarımız, madencilerimiz, imalat ve ihracatçılarımızdır. Fakat bu insanlara gereken maddi ve manevi destek verilmedikçe onlardan ne bekleyebiliriz ki? Ancak bu maddi ve manevi destek verilirse ustalarımızdan lületaşının dünyaya tanıtılabilmesi için özgün bir form,bir tarz talep edebiliriz. Örneğin pipo işlemeciliğinde bir İngiliz tarzı, bir debrecel, bir trol ekolü,bir akdeniz ekolü vardır. Bütün bu tarzları geliştiren ülkeler hammaddeyi bizden almalarına rağmen kendilerine özgü birer tarz yakalamışlardır. Oysa biz bugün bir Türk tarzından söz edemiyoruz. Sultanbaşı, Sarıklı, Cem adı altında yapılan pipo çeşitleri var ama Türk stili dendiğinde gösterilebilecek bir ekol halen geliştirebilmiş değildir.